Bugün size Amazon Prime’ın yeni dizisi Upload’tan
bahsedeceğim. Greg Daniels’in yaratıcısı olduğu dizi 1 Mayıs 2020’de
yayınlandı. Dizi 10 bölümden oluşuyor ve 25-30 dk.lık bölümler bence akıp
gidiyor.
Hikayemiz 2033 yılında geçiyor. Ne şimdi ne de çok uzak bir
vakitte. Her ne kadar Los Angeles ve New york şehirlerini seçmiş olsalar da
buralara dair hiçbir şey görmüyoruz. Sadece dünyada hava kirliliğinin çok yoğun
olduğunu, insanların gerçek sebze meyve bile bulmakta zorlandıkları bir dönem.
Peki nasıl yemek yiyorlar diyorsanız onları da 3 boyutlu yazıcı da
yazdırıyorlar.
Robbie Amell’in canlandırdığı Nathan ve Andy Allo’nun Nora
adlı karakterleri birbirleriyle uyumlu bir çift olmuşlar denebilir. Nathan
ailesine bakmaya çalışan, yakışıklı, görünümüne dikkat eden, zengin bir
sevgilisi olan bilgisayar programcısı. En yakın arkadaşı Jamie ile birlikte bir
proje üzerinde çalışıyorlar.
Nathan ve sevgilisi Ingrid arasındaki ilişkinin boyunun daha
çok cinselliğe yönelik olduğunu ilk andan hissediyoruz. İşin ilginç yanı hep
Ingrid’in bırakıp gideceğini hissettiren bir hava olsa da Nathan’a sahip çıkan
da o.
Dedim ya 2033 yılında geçiyor hikaye ve insanların
bilinçlerini bilgisayar ortamına aktarabildikleri bir evren var. Parası olanlar
daha iyi hizmet alırlarken bilgisayar evrenin en alt katlarında ayı 2 gb’lık
veri kullanarak geçirenler de var. Sırf ölmemek, bilinçlerini devam ettirmek
için yaşayanlar.
İşte böyle bir evrende Nathan ansınızın ölüyor ve sevgilisi
Ingrid onu ailesinin bütün üyelerinin yeri olan simülasyona yüklüyor. Tabii
Nathan’ın izniyle. Bu sayede Nora ve Nathan’ın yolları kesişiyor. Aralarında
duygusal bir yakınlaşma olacağını zaten ilk andan itibaren sezeceksiniz. Bu
durum sezonun sonuna doğru biraz yoğunlaştığı için bana göre ana konudan
kopuyor ama bilim kurguyla harmanlanmış, romantik bir hikaye olarak yine de
tadında. İşin için biraz da gizem belki polisiye de var diyebiliriz.
Çünkü Nathan’ın bazı anıları aktarım sırasında kaybolmuş.
Zaten ölümü de şüpheli. Daha doğrusu onu ölüme götüren olaylar şüpheli. Bu
arada Nora’nın kim olduğunu da söyleyeyim. Nathan’ın simülasyondaki müşteri
temsilcisi ya da onların dedikleriyle Meleği. Zaman geçirdikçe, konuştukça
yakınlaşıyorlar. Ingrid’ten de beklediği ilgiyi görememesi, simülasyonda pek de
anlaşabildiği insan olmaması bunda etkili.
Dizi ahiret inancı, ölümden sonra yaşam gibi konulara
değindiği için Good Place dizisiyle karşılaştırılıyor ve açıkçası benzer
yönleri de var. Tabii burada için ruhani boyutunu daha az işlediklerini
söylemek mümkün. Eğer Good Place izlemediyseniz bu diziyi de romantik komedi
türü için size öneririm.
Bu ölümden yaşam temasının ve simülasyonun gerçekçiliği
gayet başarılı bir şekilde yansıtılmış. Zengin ve fakir olan arasındaki fark da
aslında bir nevi sistem eleştirisi. Aslında dünyanın olası hallerini sunuyor.
Tabii bilincin bir ortama aktarılmasını beklemiyorum fakat bunun için bile
karşıt ya da savunan insanlar görüyorsunuz. Simülasyonun herkesin hakkı
olmasını savunan bir kitle de var.
Hatta dizi gelecek sezonlarda ölümden dönme konusunu da
büyük ihtimalle işleyecek çünkü buna kapı aralıyor. İnsanın kendi DNA’sından
üretilen bedene aktarımı için bir deneme yapılıyor fakat başarısız oluyorlar.
Bu da Nathan’ın ileride yeniden gerçek dünyaya dönmesinin kapısını aralıyor.
Son olarak söylemek isterim ki, düşük beklentiyle, zamanı
geçirmek adına bana göre harika bir dizi. Karakterlerin birbirleriyle uyumu,
diğer oyuncuların da olumlu katkısı keyifli bir iş ortaya çıkmasını sağlamış.
Hikaye çok sağlam olmasa da her bölümde adım adım ilerlemesi, uğraştırmaması
açısından beğendim. 10 bölüm su gibi akıp gitti. Yaratılan evren, teknoloji de
bir o kadar sahici olduğu için kendinizi kaptırmanız mümkün.
Yorumlar