Yaz Tatili

Okul biteli 17 gün oldu. Az zaman sayılmaz. Bu yaz ne yapacağıma, ne yapmak istediğime dair bir fikrim yok. Geçen yaz en azından bir şeyler yapmaya çalışıyordum. O zaman Gültepe'de evimiz vardı. Canım sıkıldığında oraya gidip kalabilirdim, bizimkilerde orada olurlardı. Şimdi herkes evlerine gitti. Mustafa ve Sezgin sınavları olmasa büyük ihtimalle gidecekler. Şarköy'e davet ediyorum hepsini ama gelmiyorlar, bende yalnız başıma gitmek istemiyorum doğrusu. Haftasonu biraz hareketli geçti yine de. Cumartesi günü Özer'in doğum günüydü, hem onun doğum gününü kutlamak hem de sevdiğimiz bir grubu yani Bandista'yı dinlemek için o gece Taksim'de Vertigo'ya gittik. Baya eğlendik, ben şarkı söyleyip oynamaktan yoruldum, tabi o sırada bizim bölümden Damla'nın ve Derya hoca ile Begüm hocanın da orda olması bizim de 8 kişilik sap erkek grubu olarak orda olmamız renkliydi. Bu arada sakalları kesince biraz toylaştım sanırım. Neyse ben yazmaya devam edeyim. Zaten o gece saat 03.00 a kadar bardan ayrılmadık. Garip sebeplerden ötürü. Sonra Beşiktaş'a kadar 7 kişi yürüdük. hepimiz acıkmıştık, Şampiyon kokoreçe girme teklifleri yanıtsız kaldı, ehh malum parasızlık. Bizde ne yaptık börekçiye girdik. Börekçinin Serhat'a 2 kere üst üste yanlış şeyi getirmesi de bizi orada eğlendirdi. İşte eve varıpda yatmamız 05.00 i falan buldu ve sabah en geç 09.00 gibi kalkıp Mecidiyeköy'e gitmemiz gerekiyordu. Çünkü İnanç Lisesi'nin mezunlar günü vardı, tabi ben kendi mezunlar gününe bırakın 2 yıldır okuluna gitmeyen adam oraya gitti. Sabaha kalkıp gittik. Mustafa ve Özer bana okulu gezdirdiler biraz. Sonra yemek vakti geldi. Izgara tavuk iyiydi. Tabi yavaş yavaş insanların gelmesiyle ortamda yalnız kalmaya başladım yabancı olmadığım bir lise muhabbetinde buldum kendimi fakat tabi insanları tanımıyor olmam sıkılmam da büyük etken. Ehh bizimkilerde okula kadar gelmişken tabiki arkdaşlarıyla hocalarıyla vakit geçirecekler. Yani buna alınmadım doğrusu ama gerçekten bir yerden sonra insanlar sıkılabiliyor. Oradan 19.30 gibi ayrıldık bu saate kadar Kocaeli Belediyesi'nin folklar ekibinin oyununu izledik, mezun öğrencilerin konserini izledik bu konser pek iyi sayılmazdı fakat Kadir yine en azından şimdiye kadar gördüğüm kadarıyla 2 şarkı söylemiş e olsa şovunu yaptı. İspanyol Meyhanesi'ni değişik bir yorumla dinlemiş oldum. Sonunda eve geldik, akşam 02.15 gibi yattım bir ara kalkıp Orlando Magic - L.A. Lakers maçı vardı ona biraz baktım ama sızmışım yine. Lakers maçı kazanıp şampiyon oldu.
Açıkçası üzülmedim de ama Hido'nun şampiyonluk yüzüğünü takmasını isterdim. Her zaman karşına çıkacak bir durum değil sonuçta. Sabah Sezgin eve geldi uyandım. Evde hiç bir atraksiyonun olmaması ve kahvehaneye gidip batak oynama fikri bana pek cazip gelmedi, ben de o sırada birine yollamak için mektup yazdım, sonra evden çıktım mektubu postaladım. Ve Kaynarca'ya geldim şuan buradayım yani Kaynarca'da. Kulaklarımda Şebnem Ferah çalıyor. Ben şarkımı söylerken. Baya yazdığımı fark etmişsinizdir umarım. Yavaş yavaş yazımın sonuna geliyorum. Şuan etrafta kimse yok, biraz düşünceliyim. İnsanların beni gerçkenten onları sevdiğim gibi sevip sevmediklerini düşünüyorum acaba bende insanlara onları sevdiğimi gösteremiyor muyum? Bu sene çoğu arkadaşım doğum günü dahi kutlamadılar. Aslında bunu çok takmamaktayım, çünkü biraz da suç bende sanırım facebookta doğum günü tarihim değişik olduğundan kaynaklanıyor olsa gerek. İnsanların arkadaşım dostum dediği insanların doğum günlerini kutlamak için bu tür şeylere gerek duymadı ne sinir bozucu. Ben herkesinkileri aklıma işlerken. Ehh bir de herkes olmak ta fena şey, insanların gelip geçici arkdaşlarından olacaksam onları sevmek gelmiyor içimden artık. Bende insanları umursamaz oldum iyice, çünkü bütün herkes böyleyken ben pek bir şey yapamayacağım. Bende bundan sonra keyfime göre insanlara değer vericem biraz da karşılık bekleyeceğim doğrusu. Şimdi burdan şunu çıkarmayalım birileri benim doğum günümü kutlamadıkları için değersiz değiller. Öyle olsa biz Reşat ile 10 yıldır nasıl dost kalabilirdik ki. Çoğu zaman unuturuz birbirimizim doğum günlerini ama bu önemli değildir. Biz birbirimizi sık sık görür, sık sık arar, konuşuruz ederiz. Böyle kutlamalara gerek yoktur. Zaten onunla bir çok şeyi paylaşıyorum. Ama insanlar şunu yapıyorlar. Belki geçmiş yazılarımda bahsemişimdir, Doruk yazın ne yapıyorsun gitmeden görüşelim, aa olur mu görüşürüz, sana sözüm var. Bla bla bla. Bunların palavra olduğu o kadar açık ki, sadece öyleymiş gibi görünerek öyle olmuyor. Gerçekten arkdaşlık, dostluk böyle bir şey değil. Bence insanlar dürüst olmalı. Gerçekten palavra sözler hoş olmuyor. Bir şeyi yapacakmış gibi görünüpte, ya da değer veriyor görünüpte aslında gerçeğin hiç de böyle olmaması hoş olmuyor. Bunu yapmamak gerek, ben yapıyorsam da tüh bana. Ama şunu söyleyebilirim ki, insanlarla geçirdiğim her anı belleğime kazıyorum. Bir daha gelemyecek keyifli günleri unutmamak isterim, ilerde her ne olursa olsun. Konuşamıyor, görüşemiyor da olsak onların bir zamanlar var olduğunu hep düşüneceğim, insan bunları düşünürken az da olsa karşılığını istiyor. Biz buna vefa diyoruz aslında neyse. Fazlasıyla duygusallaştım. Bir süre blog yazmayı düşünmüyorum. Belki başka yazıları paylaşırım ama ben bir şeyler yazmayacağım, bunun ne kadar süreceğini bilmiyorum şuan içimde böyle bir his var. Biliyorum ki benim takip edenler çok üzüleceklerdir. Pek mi narsist davrandım acaba. Tabi ki şaka ettim. Ben şuan İstanbul'dayım. Belki bir yere gidecek olursam onu burdan haber ederim en fazla. Ehhh karman çorman bir yazı oldu ama bitirelim artık. Haydi bakalım hoşça kalın.

Yorumlar